Günümüzde temel ihtiyaçlarımızı karşılamanın yanında üretim ve tüketim süreçleri için de doğal kaynaklara bağımlıyız; ancak son yüzyılda aşırı ve bilinçsiz doğal kaynak kullanımı ve çevre duyarsızlığı sebebi ile doğaya birinci elden ciddi hasarlar veriyoruz. 

Milyonlarca yıldır kendi kendini yenileyebilen, doğal bir döngüye sahip doğanın dengesi bozulmanın eşiğinde. Bundaki temel faktör de ne yazık ki insan. İşte bu süreçte kimin ne kadar etkisi olduğunu somut bir şekilde ölçebilmek adına 1990’lı yılların başında William Ress ve Mathis Wackernagel birlikte bazı çalışmalar yürüttü. Bu çalışmalar sonucunda da Ekolojik Ayak İzi kavramını ortaya çıkardılar. Sonrasında da Küresel Ayak İzi Ağı’nı kurarak bu alanda ortak bir çatı kurdular. Küresel Ayak İzi Ağı kâr amacı gütmeyen, sürdürülebilirliği temel alan ve bunun için çalışmalar yapan bir düşünce kuruluşudur. 

 

Ekolojik Ayak İzi Nedir? Neden Önemlidir? 

Ekolojik Ayak İzi belli bir bireyin, grubun, bölgenin, ülkenin veya gezegenin üretim ve tüketim gibi çeşitli süreçler içerisinde doğal kaynak kullanımlarını ölçmek amacıyla ortaya çıkmış bir endekstir. Yani kısaca insanın doğaya olan etkisini somut verilerle ölçmeye yarar. Böylece birey, ülke veya küresel bazda doğaya verdiğimiz zararı ölçebilir ve buna dayanarak atılması gereken adımları daha kolay belirleyebiliriz. Doğaya verilen zararın ölçülemediği bir durumda, doğal dengeyi bozan eylemleri de açıkça tanımlayamayacağımız için Ekolojik Ayak İzi sürdürülebilir bir gelecek açısından hayati öneme sahip. Ayrıca belirli bir bölgede doğanın kendini yenileyebilme kapasitesinin yani o bölgedeki biyolojik kapasitenin de ölçülmesine yardımcı olan bu endeks sayesinde sürdürülebilir bir gelecek için atılması ve atılmaması gereken adımları çok daha kolay belirleyebiliriz.


 

Ekolojik Ayak İzi Nasıl Hesaplanır? 

Bireylerin, grupların, ülkelerin ve gezegenin ekolojik ayak izi hesaplanmasında farklı metotlar kullanılsa da temel formül “Ekolojik Ayak İzi (ha) = Tüketim x Üretim Alanı x Nüfus” şeklindedir. Bireysel olarak çeşitli web sitelerinde farklı ölçümler yapılabildiği gibi kurumsal olarak da detaylı bir ekolojik ayak izi ölçümü yaptırabiliriz. Tüketim hesaplanırken gıda ve enerji gibi ihtiyaçların hangi kaynaklardan elde edildiğine ve ne kadar kullanıldığına bakılır. Bu süreçte de karbon ayak izi, tarımsal arazi ayak izi, orman ayak izi gibi çeşitli endekslerle kaynakların tüketim durumları ele alınır. Tüketimin bölgedeki biyolojik kapasitenin üstüne çıkması demek, doğal kaynakların kendini yenileyemeyecek seviyede tüketildiğini gösterir.

 

Türkiye'nin Ekolojik Ayak İzi Raporu Bize Ne Anlatıyor?

WWF Türkiye ve Küresel Ayak İzi Ağı’nın ortak çalışması ile Türkiye’nin ilk ekolojik ayak izinin hesaplandığı raporda, ekolojik ayak izinin hesaplanmasının sürdürülebilir bir gelecek için hayati öneme sahip olduğu vurgulandı. Türkiye’deki mevcut üretim ve tüketim alışkanlıklarının, enerji taleplerinin ne kadar sürdürülebilir olduğunu araştıran raporda çarpıcı sonuçlar var. Rapora göre Türkiye’deki doğal kaynak tüketimi dünyada ortalama kişi başına düşen tüketimden %50 daha fazla. Yani Türkiye her sene 1.7 dünya varmış gibi doğal kaynak tüketimi yapıyor. Son senelerde artan nüfus, sanayileşme ve şehirleşmenin etkisi ile artan bu oranı azaltmak ise yine bizim elimizde. Biyolojik kapasiteyi göz önünde bulundurarak doğanın kendini yenilemesine izin veren, çevreye duyarlı, sorumlu ve bilinçli bir tüketim anlayışının, doğal dengenin korunması için atılması gereken temel adım olduğu da raporda vurgulanıyor.