Küresel İklim Krizi
Bu defa konumuz hepimizin hayatının bir parçası haline gelen ve her gün olumsuz etkilerine maruz kaldığımız iklim krizi. Dünya, tarihindeki en sıcak temmuz ayını yaşadı, doğal afetler şiddetini ve sıklığını her geçen gün arttırıyor. Mevsimlerin dengesi bozuldu, hava olayları eskisi gibi tahmin edilebilir değil, sıcak mevsimler uzarken soğuk mevsimler ise giderek kısalıyor. Birçok yerleşim yeri terk edilmeye yüz tuttu.
Tüm bu yaşananlara bakıldığında iklim krizinin gelecekte karşılaşacağımız bir kriz değil, tam aksine her gün bütün şiddetiyle yaşadığımız ve her geçen gün daha da derinleşen bir kriz olduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Birkaç sene önceye kadar bazı kesimler küresel iklim krizi gerçekten var mı sorusunu gündeme getirirken krizin çok kısa zamanda çok daha şiddetli hale geleceğini öngöremiyorlardı. Ancak geldiğimiz noktada iklim krizinin etkileri açıkça görülüyor ve dünyamız her geçen gün daha fazla sorunla karşı karşıya kalıyor.
Fosil yakıt kaynaklarının kullanımı sebebiyle her sene atmosfere binlerce ton sera gazı türevi salınıyor, dünyamız giderek ısınıyor, buzullar eriyor, biyoçeşitlilik azalıyor. Çevreye ve doğadaki tüm canlılara olan etkilerini doğrudan gözlemleyebildiğimiz bu durum, iklim krizi ne demek olduğu sorusunu akıllara getiriyor. İklim krizi kavramı kısaca, küresel ısınma ve iklim değişikli sorunlarını ortak bir çatı altına alıyor; bu sorunlarla alakalı tüm olaylar iklim krizi başlığı altında toplanıyor. İklim değişikliği krizi ve küresel ısınma kavramları iklim krizinin temel iki parçası. Ayrıca yaşanan çevresel sorunların küresel ısınma ya da iklim değişikliği gibi kavramlarla açıklanmasının yerine bu sorunların artık bir krize dönüştüğünü de vurgulaması, iklim krizi kavramını anlamak için önemli bir yere sahip. Yapılan bir araştırma kriz sözcüğünün kullanımının insanlarda daha büyük bir dönüt oluşturduğu tezine sahipken diğer bir araştırma ise bunun farklı dönütlere de sebep olabileceğini savunuyor. Her iki durumda da iklim krizi kavramsal olarak aynı sorunları içinde barındırıyor. Kavramın kökenine dair fikir sahibi olduğumuza göre iklim krizi nedenleri hakkında teknik detaylara girmek çok daha kolay ve anlaşılır.
İklim Krizi Neden Oluşur? İklim Krizini Tetikleyen Başlıca Faktörler Nelerdir?
Daha önce de bahsettiğimiz gibi iklim krizi yaşamakta olduğumuz iklim değişikliği ve küresel ısınmayı birlikte kapsayan ortak çatı. Yani iklim krizi neden oluşur sorusunun cevabı aslında küresel ısınma ve iklim değişikliğini ortaya çıkaran durumlara bağlı. Yaşamakta olduğumuz çevresel problemlerin temel kaynağını Sanayi Devrimi sonrasında enerji kaynağı olarak yönelmiş olduğumuz fosil yakıt kullanımı oluşturuyor. Ölü bitki ve hayvan kalıntılarının binlerce yıl toprağın, denizin veya kayanın altında basınca maruz kalması ile oluşan, fazla oranda karbon içeren enerji kaynağı olan fosil yakıtların kullanımı atmosfere ciddi oranda sera gazı salıyor. Fabrikalar, ulaşım araçları ve evlerimiz gibi günlük yaşantımızın vazgeçilmezleri, sera gazı salımını dünyanın kendini yenileyemeyeceği seviyelere taşıdı. Sanayi Devrimi’nden bugüne kadar atmosferdeki karbon oranı %40 arttı ve bu salım giderek artmaya devam ediyor.
Karbon salımı insanla ve sanayi ile ortaya çıkmış bir kavram değil. Doğal koşullar altında canlıların solunumu, yangınlar ve volkan patlamaları gibi durumlar karbon salımı yaparken bitkiler ise bu karbonu alıp gıdaya çevirir ve atmosfere oksijen salarlar. Yani doğa karbon döngüsünü denge içinde tutmayı başarabiliyordu. Dünyamız bu doğal karbon döngüsünü milyonlarca yıldır denge içinde tutmayı başarabildi ancak son 2 yüzyıldaki aşırı karbon salımı sebebiyle artık bu denge bozulmaya başladı. Karbon salımının yanında plastik ve kimyasal atıklar da doğayı tehdit ediyor, biyoçeşitliliği azaltıyor. Yani bir yandan karbon salımını artırırken diğer yandan da salınan karbonun geri emilimini zorlaştırıyoruz. Ayrıca eriyen buzullarla da birlikte yeryüzünün güneş ışınlarını yansıtma kapasitesi de azalıyor ve küresel ısınma kendi kendini besleyen bir hal alıyor. Böylece iklim krizi giderek daha da büyüyen, dünyayı ve içindeki tüm canlıları tehdit eden bir olgu haline geliyor.
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Nedir?
Yazımızın başında bahsettiğimiz iklim krizi çatısı altında olan bu iki kavramı biraz daha açalım istedik. Küresel ısınma yerküreden atmosfere kadar tüm ekosistemleri kapsayan alanların ısınması demek. Başlıca sebebi ise atmosfere aşırı salınan sera gazı ve bu gazların geri emiliminin yeterince yapılamaması. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan rapora göre sera gazı emisyonlarının başlıca kaynağı fosil yakıt kullanımı ve bu da insan kaynaklı bir krizin içinde olduğumuzun başlıca kanıtı. Bilim insanlarının %97’si bu küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğuna dair fikir belirtiyor. Atmosfere salınan bu gazlar ısıyı kendi içlerinde tutarak dünyamızın ısınmasına sebep oluyorlar. Ayrıca bu gazları kullanarak kendilerine besin ve oksijen üreten bitkiler de çevre kirliliği, yangın vb. sebeplerle yok oluyorlar. Doğadaki karbon döngüsünün dengesini iki taraftan da bozuyoruz ve bu küresel ısınmanın çok daha hızlı ilerlemesine sebep oluyor. İklim değişikliği ise ismi üzerinden rahatlıkla anlaşılacağı gibi küresel ısınmanın etkisi ile dünya ikliminin ısınması demek. Ancak bunu sadece havaların ısınması olarak yorumlamak son derece yanlış olur. Küresel iklim değişikliği sonuçları arasında kuraklık, aşırı hava olayları, buzulların erimesi, okyanuslarda asitlik oranının artması gibi pek çok sorun var.
İklim Krizi Dünyamızda Neleri Tehdit Ediyor?
Dünyadaki tüm canlılar her ne kadar yüksek adaptasyon yeteneğine sahip olsalar da küresel ısınma kadar hızlı bir değişime uyum sağlamakta ciddi sıkıntılar çekiyor. Isınan hava biyoçeşitliliği tehdit ediyor ve birçok türün neslinin tükenmesine sebep oluyor. Ayrıca sel ve kuraklık gibi afetlerin de sıklığını artırıyor. Dünya Bankası’nın yaptığı bir araştırmaya göre 2050 yılına kadar önlem alınmazsa 140 milyon insan küresel ısınma sebebiyle göç edecek. Ayrıca denize kıyı birçok yerleşim yeri de eriyen buzullar sonucunda sular altında kalacak. Okyanuslarda artan asitlik oranı da birçok deniz canlısının hayatını tehdit ediyor. Bunların başında ise en zengin oksijen kaynaklarımız olan fitoplanktonlar ve deniz bitkileri geliyor. Asitlik oranı bu canlıların uyum sağlayamayacağı seviyelerde hızlı ilerliyor ve dünyanın ciğerlerini oluşturan bu canlılar yok oluyorlar. Ayrıca artan yangınlar da ormanlarımızı yok ederek karbon döngüsünü daha da zorlaştırıyor. Kısacası iklim krizi dünyayı ve içindeki tüm canlıları ciddi şekilde tehdit ediyor.
İklim Krizinin Çözümü Nedir?
Bir sorunun çözümü için sorunun kökenine inmek ve doğru analiz etmek en önemli adım. Yazımızın tamamında bu sorunun sebeplerini ve sonuçlarını inceledik. Bilim bize bu krizin temel kaynağının sera gazı salımı olduğunu gösterdi ve bu durum, krizin insan kaynaklı bir kökeni olduğunu da doğruluyor. Ayrıca bu sera gazlarının geri emilimini sağlayan bitkilerin ve organizmaların yaşam koşullarını zorlaştırarak doğal karbon döngüsünü çift taraflı olarak bozuyoruz. Yani iklim krizinin çözümü sorunu yaratan durumlardan kurtulmak. Bunların başında sera gazı salımını azaltmak geliyor. Günümüzde kullanıma hazır olan teknolojilerin faaliyete geçmesi durumunda sera gazı emisyonu %70 oranında azalabilir. Ayrıca atmosferdeki karbon birikimini engelleyen bitki ve organizmaların da yaşam alanlarını ve koşullarını koruyarak doğal karbon döngüsünün tekrar gerçekleşebilmesini sağlayabiliriz.
Tüm bunları gerçekleştirebilmek için de dünyada devam eden üretim ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmemiz gerekiyor. Çevreye ve canlılara karşı sorumlu, ihtiyaç fazlasından kaçınan, üretim koşullarında da çevreye ve canlılara duyarlı ürünlere yönelen bir tüketim anlayışı; yani etik değerlere sahip, bilinçli ve sorumlu bir tüketim anlayışına sahip olmak çözümün ilk adımı. Sonrasında ise değişen bu tüketim alışkanlıkları ses getirecek ve değişen talep doğrultusunda üretim sektörünü de şekillendirecektir.
İklim Krizi Karşısında Yapılması Gerekenler
Hepimizin öncelikle kendinden başlayarak ailesi ve çevresine bu bilinci yayması ve bu amaç üzerinde çalışanlarla birlik olması da çözümü hızlandıracak etkenlerdendir. İklim krizine karşı farkındalık oluşturan dernek ve organizasyonlara destek olmak, çevremizi de bu alanda hassas olmaya teşvik etmek, bu alanda eğitimlere katılarak kişisel yetkinliğimizi artırmak gibi hareketler bir birey olarak iklim krizine karşı alabileceğimiz temel aksiyonlardır. Ayrıca çevresel duyarlılığa sahip, daha sürdürülebilir markaları tercih etmek de tüketim alışkanlıklarımızı olumlu yönde etkilediği gibi bilinçsiz ve sorumsuz üreticilerin de mevcut metotlarını bırakmalarını teşvik eder. Tüm bunlar kişisel karbon ayak izimizi azaltacağı gibi çevremizin de karbon ayak izini azaltarak sürdürülebilir bir gelecek için gereken adımları atmamızı sağlar.
Yorum Yap