Sepet
Üyelere Özel Sürpriz İndirimler     ⭐️    Fırsatları Görmek için Hemen Üye Ol    🌿    Etik ve Sürdürülebilir Alışveriş Platformu Createrra    🤍    #DoğayaSaygılıAlışveriş 🌍


Ekotoplumculuk

Yeni
Yeni İnsan Yayınevi Ekotoplumculuk
En Geç 23-11-2024 Cumartesi kargoda
300 TL ve Üzeri Ücretsiz Kargo
110,00₺
Vergiler Hariç: 110,00₺
guvenliİYZİCO İLE %100
GÜVENLİ ÖDEME
iadeKOLAY
İADE
memnuniyet%100 MÜŞTERİ
MEMNUNİYETİ

Her alışverişiniz ile ağaçlandırma projemize katkı sağlıyorsunuz

Neo-liberalizm insan aktivitesinin özünü, sadece ve sadece ekonomik faaliyetlere indirgedi.

Oysa ekoloji ve sosyal doku üzerinde yıkıcı etkileri kanıtlanmış olan bir üretim biçimi ile

karşı karşıyayız. Bu model insanlara, rekabet mantığına dayalı tek bir bakış açısı sunar.

Bu egemenlik savaşı mantığıdır ve diğerinin mallarına sahip olmak, bilgisini ve anlamlarını

çalmak/yakalamak demektir. Bu modelde, yaşam projesinin yoksulluğu, sahip olma

(tüketme, sahiplenme, hükmetme) düzeninde ve Pascalcı anlamında eğlence yoluyla

uyarılma

şeklinde yüzeysel bir olguya indirgenir.

Sahip olma dürtüsünü Gandhi şu cümlesiyle eleştirir: “Gezegende herkesin ihtiyacına

yetecek kadar varlık vardır ama herkesin sahip olma duygusunu tatmin edecek kadar yoktur.”

Bu mantık karşısında Pierre Rahbi’nin “mutlu ayıklık” dediği veya Majid Rahnema’nın

“gönüllü sadelik” olarak adlandırdığı karşıt bir mantık yer alır. Çoğunlukla

önemsizleştirilmiş olan “var olma” terimini öne çıkartan esenlik ve yaşam sanatı mantığıdır bu.

Bu problemli mantığın ekolojik ayak izi anlamında açık bir ekolojik sınırı vardır. Ülkelerin

ayak izleri ölçülmüş ve eğer bütün dünya, zengin ülkelerinin yaşam biçimleri gibi yaşarlarsa

2050 yılına kadar insanlara birkaç gezegen gerekeceği gerçeği ortaya konmuştur. Yaşlı

dünyanın, benzer temeller üzerinde yaşamaya devam edemeyeceği açıkça anlaşılmıştır.

İklim açısından, yetersiz küçük adımları yerine, eğer felaketi önlemek istiyorsak ne yapılması

gerektiğini araştırmak için kültürel ve demokratik koşulların ortaya konması ve gerçeği

söyleyen kamu politikaları gereklidir.

Bu kitap toplumsal ekonomik örgütlenmenin dayatılandan başka yolları olduğu ve geleneksel

ekonomi mantığının kökten değiştirilerek farklı biçimlerle doğa ve toplum endeksli bir bakış

açısıyla yürütülebileceği, daha adil ve eşitlikçi bir toplum yaratabilme örneklerinden birini

anlatmaktadır.